Dominos Pizza yıllar önce Ay’da ilk restoran açan firma olmak için girişimlere başlayacağını duyurmuştu. Bu fikir çılgınca mıydı akıllıca mıydı tartışılır ama müşterinin olmadığı yerde mağaza açmak hiçbir firmanın istemeyeceği bir şey tabii ki.
Peki binlerce potansiyel müşterinizin olduğu internet ortamında e-mağaza açmak başarı için yeterli mi ya da mobil uygulama yaptırmak?
Gelin bu sorunun cevabını birlikte arayalım ve e-Ticareti değil S-Ticareti (Sosyal Ticareti) konuşalım yanına bir de Sosyal CRM koyalım.
Müşterilerinizle nerede olurlarsa olsunlar bağlantı kurmanız, daha fazla müşteri adayını kapatmanız ve daha fazla müşteriyi daha fazla satın almaları için yönlendirmeniz için eksiksiz bir satış ve müşteri hizmetleri işlev setine ihtiyacınız vardır.
Daha akıllı ve daha hızlı olmanız gerekir. Peki bu araçlar nelerdir, nerede bulunur? Gelin beraber bakalım.
Bugün ben 40 yaşına girdim. 40 sene harcadım bu hayatta yarısı çalışmakla geçti ama şanslıyım ki sevdiğim işi yaptığım için çok çalışmış da sayılmam. Mesleğini iyi seçtiysen biliyorsun ki meyvelerini toplayacaksın ileride ki aynen öyle oluyormuş kendimden biliyorum. Statün oluyor, paran oluyor, evlerin arabaların oluyor, kısacası karnın tok oluyor…
Artık hayattaki herşey çok farklı bu yaşta; herşeyden önce artık koşmuyorsun daha çok yürüyorsun, yürüyorsun ama daha hızlı bir yerlere varıyorsun çünkü aklın senden önce varıyor. Yürüyorsun ama nereye gideceğini biliyorsun çünkü geri dönecek yeni yollara girecek vaktin yok, zamanı iyi değerlendirmen gerekiyor. Çok okuyorsan, çok dinliyorsan, çok çalışıyorsan hepsi seni bir yere götürüyor bazen de yürümeden; uçarak…
Onlarca ülkeyi gezdim değişik kültürler gördüm, ülkemi anlattım seni beni anlattım onlara, arkadaş oldum hepsiyle. (Loch Lomond’da Loch Ness canavarını da aradım, San Diego’da zürafalarla da dolaştım. Dubai’de çöl ortasında kaldım, Bahama’larda fırtına gördüm, Khinalug’da dağda kayboldum, Paris’i bisikletle gezdim, vs…)
Arkadaşlıklar da başka artık kimseyle vakit kaybetmiyorsun hayatında olmak isteyen geliyor istemeyen gidiyor, kimse kimseyi yormuyor. Ne sen başkasıyla uğraşıyorsun ne de onlar seninle. Kalbinin oralara biryerlere koydukların hep seninle onlar kendilerini biliyorlar zaten. İletişim halindesin illa ki. Seçimlerin daha doğru geliyor çünkü her insanın bir hayatı bir bakış açısı bir varlığı var sen onları anladıysan onlar da seni anlıyor ve öyle kabul ediyor. Kimileri de bırakıp bizleri gittiler, biz mi onlar mı hayatlarını kaybetti bilemedik acıları tazeyken. Belki onlar ölümü kazandılar, zahmetsiz acısız, kimseye yük olmadan… Kızdım onlara ağladım arkalarından duymadılar, ölmek için güzel bir gün dediler herhalde ve gittiler bilemedim.
Nerede başladığını bilmediğin hikayelerin oluyor bu yaşa kadar, nerede bitecek bilemiyorsun da Yeri geldi uçak kullandım, pistte yarıştım yeri geldi düz yolda düştüm ama hep ben oldum Ama akıllıysan hayat arkadaşı seçiyorsun kendine, paylaşıyorsun her şeyi, sonra biz oldum Biz erkekler şanslıyız çünkü bir kadın bizi sevdimi eş oluyor, kardeş oluyor, ev oluyor dahası çocuk veriyor. Bir çocuğun oluyor sonra sen yeniden doğuyorsun onunla Ana oluyorsun baba oluyorsun anlıyorsun onların kıymetini Yeniden yürümeyi öğreniyorsun, düşüyorsun dizlerin kanıyor ama yine deniyorsun tutunmadan kendini boşluğa bırakmayı korkmuyorsun yeniden düşer miyim diye. Sonra bir çocuğun daha oluyor Kardeş oluyorsun yeniden Beraber düşüp kalkıyorsun bu sefer yeniden…
Hayat kendini tekrar ediyor zaman bir nehir gibi akıp giderken Ama sen hep nehrin başka noktalarında duruyorsun dinleniyorsun Sonra başlıyorsun düşüp kalkmaya yeniden…
Biliyorsun ki her şey büyülü bu hayatta Yıldızlar da güller de yağmur sonrası kokan bahçe de Kısacası herkes gibi ben de çok koştum, çok düşündüm, çok savaştım, çok barıştım, çok güldüm, çok eğlendim, çok hüzünlendim Ben de çocuk oldum, kardeş oldum, dayı oldum, amca oldum, sevgili oldum, eş oldum, baba oldum Su gibi oldum her kaba sığdım, yeri geldi yağmur oldum Ve 40 oldum da hepsi için de o kadar mutlu oldum ki anlatamam
Sosyal medyada satış önemli bir konu ve işin ilginç yanı tüketiciler, ürünleri sosyal medyada paylaştıktan sonra satın alma eğiliminde değiller. İşte nedeni ve pazarlamacıların bu konuda ne yapabileceği…
Birçok marka, tüketicileri ürünleri hakkında sosyal medyada paylaşım yapmaya aktif olarak teşvik ediyor. Geleneksel bilgeliğin önerdiği gibi, bu eylemin ürün satışlarını artırdığına inanıyorlar. Pazarlamacılar ayrıca, Twitter’da bir ürünü öven veya Instagram’da bir fotoğrafını paylaşan bir tüketicinin, daha önce satın almamışlarsa, o ürünü satın alma olasılığının yüksek olduğunu varsayma eğilimindedir.
Peki ya bu mantık kusurluysa?
Yeni araştırma, sosyal medyanın satışlarınızı baltalayabileceğiniz de gösteriyor. Araştırmacılar, tüketicilerin bir ürünü ve benzer türdeki ürünleri sosyal medayada yayınladıktan sonra, satın almakla daha az ilgilendiklerini keşfettiler. Bu özellikle, ürün bir tüketicinin kimliğiyle alakalı olduğunda ve bir işleve (ör. 3M kaset) hizmet etmekten ziyade, ürün tüketicinin kimliğiyle ilgili olduğunda ve değerleri hakkında bir şeyler ilettiğinde (örneğin, bir Tesla’ya sahip olmak, zengin ve teknoloji konusunda bilgili olduğunuzu ima eder) meydana geliyor.
Sosyal Medyada Satış
Araştırmacılar bu fenomeni psikolojik bir mekanizmaya bağlamaktadır. İnsanlar doğal olarak kendi kimliklerini ifade etme eğilimindedir ve kimlikle ilgili bir ürün satın almak bu ihtiyacı karşılamanın bir yoludur. Ancak sosyal medyada kimlik ile ilgili bir ürünün paylaşılması da bu ihtiyacı karşılamaktadır. Sanal dünyada bir ürün hakkında paylaşım yapmak, bu nedenle, gerçek dünyada bir satın alma ihtiyacını ortadan kaldırır. Örneğin, bir tüketici Facebook’ta% 100 biyolojik olarak parçalanabilen Patagonia sırt çantasının bir fotoğrafını paylaşırsa, bu onları çevreye duyarlı bir kişi olarak tanımlamaya yardımcı olur ve sonuç olarak sırt çantasını satın alma eğilimini azaltır.
Bu bulgunun, firmaların kimlikle ilgili ürünler satıyorlarsa sosyal medya pazarlamasını nasıl yürüttüklerine dair birkaç önemli sonucu vardır. Yüksek düzeyde, pazarlamacıların ağızdan ağza pazarlama stratejilerinin tüketicilerin satın alma niyetini baltalayıp baltalamadığını dikkate almaları gerektiği anlamına gelir. Bu aynı zamanda, pazarlamacıların sosyal medyada kimlikle ilgili ürünlerle tüketici katılımını teşvik etmeyi bırakmak isteyebileceği veya en azından bu kampanyaların neler yapabileceğine ilişkin beklentilerini gözden geçirebilecekleri anlamına gelir.
Araştırmacılar, sosyal medyada tüketicilerle etkileşim kurmaya devam etmek isteyen ve Sosyal Medyada Satış yapmak isteteyen pazarlamacılar için, olumsuz sonuçların ortaya çıkma olasılığını azaltmak için üç taktik benimsemeyi öneriyor: içeriği yeniden çerçevelendirmek, gönderimi teşvik etmek ve etkileşimi geciktirmek.
Sosyal Medyada Satış
1. İçeriği yeniden çerçevelendirin
Pazarlamacılar, tüketicileri ürünlerinin işlevsel veya pratik yönlerine odaklanmaya teşvik ederek, ürünler hakkında sosyal medyada paylaşımda bulunmaktan kaynaklanan kimlik sinyal değerini azaltabilir. Bu yeniden çerçeveleme taktiği, daha görsel olan platformların (örneğin, Instagram veya Pinterest) aksine, metin üzerinde ağır olan forum tabanlı platformlarda (örneğin, Reddit) en iyi şekilde çalışma eğilimindedir.
Örneğin, bir Louis Vuitton el çantasını pazarlamak için pazarlamacılar, tüketicileri tüketicilerin durum düzeyini anlatan fotoğrafları paylaşmaya teşvik etmek yerine, tüketicileri çantanın işçiliğini ve kalitesini tartışmaya teşvik edebilir. Not: Bu tartışmalar, tüketicilerin satın alma sonrasını değil, ön satın alma işlemini hedeflemelidir.
2. Yayınlamayı teşvik edin
Özdeş motive edildiğinde kimlik sinyali daha güçlüdür. Pazarlamacılar, bu etkiyi azaltmak için, tüketicilere bir ürün indirimi veya bir gönderi paylaşma ödülü sunarak, sosyal medyada paylaşım için harici motivasyon sağlayabilir.
Bu teşvikler, tüketicilerin kendilerini ifade etme arzusuna müdahale eder ve internette yayınlamaktan aldıkları kimlik sinyali veren memnuniyeti azaltır.
3. Etkileşimi geciktirin
Araştırmacılar, tüketicilerin ürünler hakkında gönderi yayınladıktan sonra yaşadıkları psikolojik etkinin – hem kimlik sinyali veren tatmin hem de satın alma niyetinde daha sonra azalma – dinamik ve geçici olduğunu buldu. Aslında çoğu tüketici, yaklaşık 1-2 hafta sonra tabiri caizse “doğal düzeyine” geri döner.
Pazarlamacılar, tüketicilerle etkileşimlerini geciktirerek bu sonuçtan yararlanabilirler. Örneğin, Instagram’da ürünleri hakkında paylaşım yapan bir tüketiciyi hedefledikten sonra, pazarlamacılar bir promosyon teklifini e-postayla göndermeden önce iki hafta bekleyebilir. Bu noktada, tüketicinin mesajı olumlu olarak alma ve satın alma olasılığı daha yüksektir.
Buna benzer yazıları bu linkten takip edebilirsiniz:
Markalar giderek daha fazla birbirine bağımlı hale geldikçe, pazarlamacılar onları yönetmek için yeni bir yola ihtiyaç duyuyor. Bu amaçla, bu tür “ekosistem markaları” nı yönetmek için çeşitli yöntemler araştırdık.
Buzdolaplarından ısıtmaya kadar her şeyden veri toplayan akıllı evler, kullandığımız ve yaptığımız neredeyse her şeyin birbirine bağlı olduğu bir geleceğe kısa bir bakış sunuyor.
Gizlilik sorunları bir yana, bu markalar için yeni zorluklar ortaya çıkarmaktadır. Markalar, Nesnelerin İnterneti (IoT) gibi bir ekosistemdeki diğer markalara bağlandıklarında artık bağımsız olarak var olmazlar, ancak karmaşık bir ortamın parçasıdırlar.
Örneğin, moda markası Levi’s, geri dönüşüm markası The R Collective ile tamamen izlenebilir bir denim koleksiyonu üretmek için ortaklık kurduğunda, her iki marka da müşteri deneyiminin bireysel kontrolünü kaybetti; paylaşılan bir sorumluluk haline geldi. Bu sorumluluk, ekosistemdeki etiket üreticisi Avery Dennison ve IoT platformu Evrythng gibi diğer ortaklara da genişletildi. İyi ya da kötü, her markanın bireysel eylemleri artık hepsi için ticari sonuçları etkiliyor.
Bir ekosistem markasını yönetirken, pazarlamacılar bir dizi zor soruyla karşılaşır:
Geniş çapta dağıtılan bir şeyi nasıl kontrol edersiniz?
Bir markanın değerini ortaya çıkarmak için diğer markalarla işbirliği yapmasını nasıl sağlarsınız?
Diğer markaların müşteri deneyimini iyileştirip azaltmadığını nasıl belirlersiniz?
Bu dinamikleri daha iyi anlamak için, bir marka ve işlevselliği bir ekosistemde dağıtıldığında ne olduğunu ölçmek için istatistiksel yöntemler uyguladık. Bu hesaplamalar, bir marka ekosisteminin her bileşenini nicelleştiren ve pazarlamacıların markaların değer yaratımını organize etmesini ve yakalamasını sağlayan teorik modellerin oluşturulmasını sağladı.
Pazarlamacılar için önemli bilgiler
Ekosistem markaları için olan çalışmamız bir dizi önemli bulguya yol açtı:
Pazarlamacıların nicel bilgilere daha fazla güvenmesi gerekiyor. Ekosistemlerin karmaşıklığı nedeniyle, pazarlamacılar bir ekosistemdeki bağlantıların değer yaratıp yaratmadığını belirleme içgüdüsüne güvenemezler. Bizim geliştirdiğimiz gibi nicel tabanlı bir modele ihtiyaçları var. Bu model, pazarlamacıların müşteri deneyimine katkıda bulunan veya zarar veren markaları belirlemelerine yardımcı olan bir ortaklık belirleme aracı olarak çalışmalıdır.
Önemli olan sadece ortaklar değil, nasıl düzenlendikleri. Bir ekosistemde, farklı marka düzenlemeleri farklı iş sonuçları üretir. Pazarlamacılar, sonuçları markalar için optimize etmek için bir ekosistemin organizasyonunu düşünmelidir.
Ekosistemler, markalara rekabet avantajı sağlayabilir. Bir markanın değeri, bir markanın bağımsız olarak yaptığı şey artı bir ekosisteme ait olmaktan kazandığı değere eşittir; bu nedenle, bir marka bir ekosisteme katıldığında, değeri o ekosistemdeki ortaklıklar tarafından artar (veya potansiyel olarak azalır). Bu hem tüketici hem de B2B bağlamları için geçerlidir.
Bazı ekosistemler şirketler tarafından, diğerleri ise tüketiciler tarafından yaratılır. Ekosistemler farklı şekillerde doğar. Sınırsız ürün ve hizmetler sunan markalardan, özelleştirilmiş ve entegre çözümler sunan markalardan ve hatta toplumda değer yaratmaya adanmış markalardan ortaya çıkabilirler. Markaları koordineli bir şekilde kullanabilen müşteriler aracılığıyla da organik olarak ortaya çıkabilirler. Bu, yeni bir ekosisteme yol açan kasıtsız ortaklıklar yaratabilir.
Bu son nokta, pazarlamacıların markalarının bir IoT ekosistemi tarafından absorbe edilip edilmeyeceğini her zaman tahmin edemeyeceğini veya dikte edemeyeceğini öne sürdüğü için önemlidir. Bu, bir ekosistem markasının kendisi gibi çözülemeyen, yalnızca yönetilen bir zorluktur.
Buna benzer yazıları bu linkten takip edebilirsiniz:
Kendisiyle; * Global Bilişim Derneği (BİDER)’in faaliyetlerinden, * Bilişim Grubu, DijitalBiz.com, Gelecek50.com Projelerinden, * Bengütürk TV’deki programından da konuşacağımız bu keyifli ve dopdolu sohbeti kaçırmayın…
Kendisiyle; *Haberleşime Teknolojileri Kümesinden, *HİB Yazılım ve Bilişim Komitesinden, *5G’nin hayatımıza neler katacağından konuşacağımız bu keyifli ve dopdolu sohbeti kaçırmayın…
The current portfolio has continued to expand with new projects from Britain, Turkey, Switzerland, South Africa and the United Arab Emirates.
In 2020, I spoke at 13 free events (6 in English and 7 in Turkish). “Leverage AI in Dynamics” and “Power Platform Demystified” seem to be my top 2 sessions when I score them based on all participant feedback.
I wrote 21 articles on my blog, “Selling on Social Media: Is Social Media Hurt Your Sales?” and “What is Digital Blindness?” were the most remarkable according to feedbacks.
I delivered 8 Turkish training which I called them “Technological Skills”. Among these, “Five Digital Technologies Every Manager Should Understand”, “Change Management” and “Future of Business” became the most demanded.
Besides, I delivered 6 online training in Turkish and English for Microsoft Business Applications family products. Among these, “Customer Insights” training was the most remarkable.
In addition, I had a total of 33 guests in 2 Live Shows that were broadcast live on social media in Turkish, which I started this year. The channel links you can access as videos and podcasts are below.